31 Mart 2012 Cumartesi

Hayatı Sorularla Sorgular İnsan!

Nasıl geldim bu dünyaya... Kimin nesiyim... Değerlerim neler... Tüm insanlar farklı mı? yoksa farklı mı zannediyorlar kendini... 



Belki bütün soru kelimeleri ve ekleri ile çeşitli şeyleri sorguladık. Ama her dönemde daha çok sorguladığımız veya sorgulama kelimesi kullandığımız şeyler olur. Evet ben "Neden" sorusunu sanırım şu günlerde daha çok sorar oldum. Neden iyi bir insan olmak istiyorum... Neden arkadaşımın derdini dinliyorum, karşılıklı çıkar ilişkisinden dolayı mı? iyi anılmak istediğimden mi? yoksa kendimi iyi biri olarak görmek istediğimden mi?... Neden seçtiğimi bilmeden bir çok seçim yapıyorum. Sorsam da kendime nedenini cevap vermiyor bana, bende nedenini bilmeden yapıyorum yaptıklarımı.

18 Mart 2012 Pazar

yeniden aşık olabilirdim.. ama yapmadım.

yeniden aşık olabilirdim.. ama yapmadım. kahvaltı tabağımı temizledim. peynir vardı. ve masadan kalktım. bir bardak aldım. su kattım. içtim. kafamı çevirdim, televizyon açık kalmış; kapattım. pencereyi açtım, aşağı baktım. 8. kattaydım. yoldan arabalar geçiyordu, izledim. küçük bir kız gördüm; ağlıyordu. merak ettim. düşündüm ve vazgeçtim. pencereyi kapattım. perdeyi çektim. karanlık arttı. ürperdim. bekledim. içeri gittim. fotoğrafın. masanın üzerindeydi. bakmadım. ya da baktım. ama bakmamış gibi yaptım. geçtim gittim masanın yanından. hayallerin bekletildiği yere yöneldim. kitaplıktan bir kitap aldım. kapağını beğenmedim. ya da daha önce 3 kez okumuştum. geri koydum. bir başka kitaba daha baktım. ismini beğenmiştim. ama okumadım. tekrar mutfağa gittim. kahvaltı tabağını kaldırdım. dolabın kapağını açık bırakmışım. geri geldim kapattım. bir bardak daha aldım, su kattım, içtim. ve bir bardak daha. durdum. gözlerim doldu. ağlamıcaktım. yığılmamak için tutundum. sakinleştim ve masaya oturdum. bekledim. başımı ellerimin arasına aldım. saçlarımı çektim. gözlerim kanlanmıştı. tamam, biraz da yaşlanmıştı. ellerimi serbest bıraktım ve onları izledim. düşündüm. babamı hatırladım. bana kızıyordu. başımı masaya koydum. karanlık arttı. aydınlık aramak istedim.bir ses duydum ve aniden başımı kaldırdım. ambulans gelmiş. pencereyi açtım. aşağıya baktım. küçük kız hala ağlıyordu. bağırarak. aman allahım.

17 Mart 2012 Cumartesi

5 6 8 11 2 15

Bugün olanları düşünürken merdivenlerden yukarıya doğru çıkıyordum. Asansörü kullanabilirdim ama es geçtim. Adımlarımı yavaşlatıyordum. Kulaklığımı taktım ve sesi sadece benim duyabileceğim derecede açtım. 5. kata geldiğimde çıkmam gereken 6 kat daha olduğunu anladım. 8. kata geldiğimde ise hala Mozart'tan "Requiem" çalıyordu. Hazırdım. Hazırlanmıştım.. Müzik değiştiğinde şarkının Sting'ten "Shape of my heart" olduğunu anladım. Gözlerimi kapattım. Biraz olsun dinlendikten sonra 11. kat kapısından içeri girdim. Işıkları yaktım. Aylin kanepede uyuya kalmıştı. Mutfağa gittim, ellerimdeki kanı temizledim. ve bir şeyler atıştırdım. Müziği kapattım ve içecek birşeyler aldım dolaptan. İçtiğim şeyin vişne suyu olduğunu anladığımda püskürtmemek için ayrıca çaba harcadım. Lanet olsun ! çok stresliydim.


Silahımı gizlice çıkardım. Kontrol ettim ve temizledim. Deri ceketimi henüz çıkarmadığımı farkettim ve salona doğru gittim. Silahım elimdeydi. Oturdum. Aylin uyanırsa diye kanepenin üzerine koyduğum silahımı ceketimle sakladım. Bekledim. Saat 2'ydi. Televizyonun kısık sesinde, Okan'ın programlarından biri vardı. Pencere açık kalmıştı. Sonbahar'ın ilk rüzgarı içeriye giriyordu.  Bekledim. Masada dikkatimi çeken bir şey yoktu, yine aynı tabak ve yine aynı kalıntılar. kanepede duran battaniyeyi aldım ve Aylin'in üstünü örttüm. Bekledim. Sol tarafta, duvarda asılı duran ilk ve tek ve 15 yıllık tablomu gördüm. O fotoğrafta yağmurda yürüyen şemsiyeli iki yabancı vardı. Hatırlarımı anımsadım ve bekledim...