Bugün günlerden Turgut Uyar. Bu hafta haftalardan Turgut Uyar. Ve bu ay aylardan ağustos ve ağustoslar Turgut Uyar. Bilmiyorum size uyar mı ama şiir yazılan her güne Turgut Uyar.
Keşke yazımı Turgut Uyar'ın müthiş dehasını ve şiirimize kattıklarını anlatarak devam ettirebilseydim ama heyhat, tarzım değil.
Öncelikle belirtmek istiyorum ki, eğer Turgut Uyar'ın "Göğe Bakma Durağı"nı okumadıysanız lütfen bu blok yazısını olduğu yerde, okumamak suretiyle bırakınız. Ya da bırakmak suretiyle okumayınız. Seçim hakkı veriyorum. Haa eğer Turgut Uyar adını hiç duymadıysanız en kibar haliyle defolun.
Ağustos böcüğü ile karınca hikayesini duymayan olma ihtimali bulunmadığı için bu konuda bir açıklama yapmayacağım. Amma lakin ve lakin sayın okurlar, bizler bu hikayeyi fazlasıyla yanlış biliyoruz. Bize yıllarca hep mazlum ağustos böcüğünü kötülediler. Halbuki o garibanın bir suçu yoktu. Olay en özet haliyle şu minval üzerinedir ki; karıncalar yazın sıcağında çalışıp para kazanmaktadır. Ağustos böcüğü ise karıncaların yaşamlarını, çalışmalarını anlatan şiirler yazıp gitarıyla şarkılar bestelemektedir. Yani karıncalar halk, ağustos böcüğü de halkı anlatan bir sanatçıdır. Ama gelin görün ki biz hikayeye biraz farklı açıdan baksakta sonuç hep aynıdır. Sanatçı zora düşünce bütün yaz uğruna şiir ve şarkı yazdığı halkından yardım ister ve o kaçınılmaz son gelir. Halk sanatçısını unutur, emeğini hiçe sayar vee hoopp bir tekme...
Turgut Uyar'ın ve onun başını çektiği akımın şairlerinin hakkını bu halk fazlasıyla yedi.Bu yüzden Turgut uyar bence ağustostan çok ağustos böceğidir. O hakkı iade etmekte biz yeni nesile düşer. Nasıl yapsak? Ufak bir ironiyle başlasak mı işe?
(Bu arada ülkemizde hali hazırda ölümler daha çok umursanır ama Ağustos Turgut Uyar'ın varolduğu, doğduğu aydır...)
GÖĞE BAKMA İRONİSİ
Hepimiz birden sevinemeyiz,
Göğe bakalım.
Şu ayan beyan ışıklardan,
şu acı kamışlardan,
Koca adamların yirmilik dişlerinden,
Ay karanlıktan,
Modern otlardan.
Sabitlenmiş şu gözlerimi al kurtar,
Şu felç olmuş cesur ellerimi tut,
Bu evlerin altından geç,
Bu evlerinde bunlarında,
Göğe bakalım.
Falanca durağa daha var
Göğe bakalım.
Müsait bir yerde deriz şoför duymaz inmeyiz.
Bu karanlık böyle fena,
Tanrının allah belasını versin.
Kimse uyumasın, sessiz oluyor, kıl oluyorum.
Malı çalınanlar, cop yiyenler, toklar, açlar
Kimse uyumasın.
Herkes uyanıkken biz kaçarız göğe bakalım.
Nasıl olsa tekel kapalı,
Nasıl olsa dindarsın öpüşmezsin,
Beni bırak göğe bakalım.
Senin bu ellerin kıllı mı?
Bilmiyorum göğe bakalım.
Tuttukça güçten düşüyorum iğreniyorum.
Senin bu yeni yamanmış gözlerin şaşı gibi,
Kör gibi.
Sularım ısınsın diye bakıyorum,
Tüp bitiyor.
Seni aldım beş yıldızlı otele getirdim.
Birkaç pencere vardı hepsini açtım.
Üşütüp cırcır olasın diye hepsini açtım.
Yarım saate otobüs gelir,
Kalabalık olur binmeyiz.
Döneceğimiz bir yer beğen yarın iş var.
Bir ellerin, üç ayak parmağın yeter.
Hafızamız zayıf yetsin.
Seni aldım bakkal rüsteme ayırdım.
Dur, kendine gel.
Dur, kendine gel.
Dur iki dakka
Yine de göğe bakalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder