26 Ocak 2014 Pazar

Şiir mi yazmış?

içimde bir öykü var baba.
senden bahsediyor ihtiyar.
gözlerine cam kaçmış.

içimde bir öykü var baba,
geçmişi eşelemiş.
eline bir şey geçmemiş
geçememiş.
o öyküde baba,
senden de bahsetmek isterdim,
ama sen çok yaşlısın,
ölürsün diye korkuyorum,
insan korkar baba,
öyle deme.

senden bahsediyor ihtiyar,
kim kiminmiş.
kimse işlememiş.
işleyememiş.
bahislerinde ihtiyar
ölmek istermiş.
ölememiş.
ihtiyarlar ölmez,
ya da öldüğü hissedilmez.
işte bunlardan bahsetti ihtiyar.
kimse dinlememiş.

gözlerine cam kaçmış,
kaçığın tekiydi herif.
hapishaneden kaçmış.
uzak kal,
gözlerden,
çünkü biliyor,
herkes ne yaptığını,
gayet iyi biliyor.
ama işte
bazen bilmemezlikten geliveriyor herkes.
ya da her zaman.
bilemem ki.

7 Ocak 2014 Salı

Bakir Moruk

üç ay önce tanıştığı yaşlı herifin cenazesindeydi. isteği üzerine, eski dostları birer sigara yakacaklardı, köküne kadar sömürülmüş izmaritleri toprağın arasına karışacaktı. izmaritlerin süngerleri, yaşamın akışından emdiği tüm sarılıkların sonunda kararmış birer yürek gibiydiler. karaciğer misali. her bir dostundan bir izmarit. eşinden, oğlundan, keman çalan kızından, memurluk yıllarındaki çaycısından, mecidiyeköydeki kiracısından, devlet tiyatrosundaki öğrencilerinden... her birinden izmaritler dökülüyordu toprağa.

yaşlı herif oyun yazarlığı yapardı son yıllarında. yazdığı oyunlar istanbul çapında, sanat camiası tarafından ilgi toplardı. kimileri bir boka yaramadığını düşünürdü herifin ve yazdıklarının. bukowskivari bir herifti. sigaraseverdi, alkolseverdi, kadınseverdi. favori içkisi, viskiydi. ağır içerdi yaşlı herif.

böyle bir adamın cenazesindeydi, otuzundaki Bakir. yaşlı herifin cenazesindeydi. dualar okundu, göz yaşları döküldü. şanslıydı, ağlayanları vardı. Bakir cenazeden çıktı. izmaritini attığı sigarasını düşünüyordu. o anı da tabiki. 've sigaralar yakıldı, izmaritlerle gömüldü moruk' diye başlayan şiirine yoğunlaşmıştı. küçük çaplı bir dergide yazarlık yaparak geçiniyor ve yazdıklarıyla hafızasını resmileştiriyordu. yaşlı herifle üç ay önce bir metrobüs yolculuğunda tanışmıştı. moruğa yer vermesi gerekiyordu. o vermemişti. daha sonra yanında oturan kadın kalkmıştı. kadın seksiydi. kadın seksidir. gidişine üzülmüştü elbette. ve elbette bir şey beklemiyordu kadından ama; insan üzülür işte. Moruk oturur oturmaz başladılar konuşmaya. arkadaş oldular. birlikte metrobüsteki kadının elektronik sesiyle otuzbir çekilebilir mi diye düşündüler. e ikisi de marjinaldi. düşünebilirlerdi böyle şeyler. Bakir aklından geçiriyordu tüm bunları. ne kadar iyi bir adamdı. ne kadar iyi bir arkadaşdı. şimdi biraz daha arkadaşsız kalmıştı Bakir. olabilirdi, herkes ölür. zincirli kuyudan binecekti metrobüse. orada oturma şansı vardı, eğer bir takım kurallara uyabilirsen. uydu, oturdu, defterini çıkardı Bakir, elektriği pek sevmezdi. zaten oyunu, elektronik sesle otuzbir çekilmezden yana vermişti. yanına oturdu yaşlı herif. başladılar konuşmaya.

"nasıldı hayat moruk?"