7 Ocak 2014 Salı

Bakir Moruk

üç ay önce tanıştığı yaşlı herifin cenazesindeydi. isteği üzerine, eski dostları birer sigara yakacaklardı, köküne kadar sömürülmüş izmaritleri toprağın arasına karışacaktı. izmaritlerin süngerleri, yaşamın akışından emdiği tüm sarılıkların sonunda kararmış birer yürek gibiydiler. karaciğer misali. her bir dostundan bir izmarit. eşinden, oğlundan, keman çalan kızından, memurluk yıllarındaki çaycısından, mecidiyeköydeki kiracısından, devlet tiyatrosundaki öğrencilerinden... her birinden izmaritler dökülüyordu toprağa.

yaşlı herif oyun yazarlığı yapardı son yıllarında. yazdığı oyunlar istanbul çapında, sanat camiası tarafından ilgi toplardı. kimileri bir boka yaramadığını düşünürdü herifin ve yazdıklarının. bukowskivari bir herifti. sigaraseverdi, alkolseverdi, kadınseverdi. favori içkisi, viskiydi. ağır içerdi yaşlı herif.

böyle bir adamın cenazesindeydi, otuzundaki Bakir. yaşlı herifin cenazesindeydi. dualar okundu, göz yaşları döküldü. şanslıydı, ağlayanları vardı. Bakir cenazeden çıktı. izmaritini attığı sigarasını düşünüyordu. o anı da tabiki. 've sigaralar yakıldı, izmaritlerle gömüldü moruk' diye başlayan şiirine yoğunlaşmıştı. küçük çaplı bir dergide yazarlık yaparak geçiniyor ve yazdıklarıyla hafızasını resmileştiriyordu. yaşlı herifle üç ay önce bir metrobüs yolculuğunda tanışmıştı. moruğa yer vermesi gerekiyordu. o vermemişti. daha sonra yanında oturan kadın kalkmıştı. kadın seksiydi. kadın seksidir. gidişine üzülmüştü elbette. ve elbette bir şey beklemiyordu kadından ama; insan üzülür işte. Moruk oturur oturmaz başladılar konuşmaya. arkadaş oldular. birlikte metrobüsteki kadının elektronik sesiyle otuzbir çekilebilir mi diye düşündüler. e ikisi de marjinaldi. düşünebilirlerdi böyle şeyler. Bakir aklından geçiriyordu tüm bunları. ne kadar iyi bir adamdı. ne kadar iyi bir arkadaşdı. şimdi biraz daha arkadaşsız kalmıştı Bakir. olabilirdi, herkes ölür. zincirli kuyudan binecekti metrobüse. orada oturma şansı vardı, eğer bir takım kurallara uyabilirsen. uydu, oturdu, defterini çıkardı Bakir, elektriği pek sevmezdi. zaten oyunu, elektronik sesle otuzbir çekilmezden yana vermişti. yanına oturdu yaşlı herif. başladılar konuşmaya.

"nasıldı hayat moruk?"

"gürültülüydü."
"dağıldılar mı?"
"kızım duruyor, ağlıyor, bir şeyler söylüyor, kızım için üzgünüm. romantikti."
"işin doğrusu kızınla sevişmeyi isterdim, aslında hala istiyorum, senin için sorun olur mu?"
"olacağından değil de, insanın zoruna gider."
"ama sen artık insan değilsin moruk."
"doğru. kiracıyı gördün mü?"
"n'apıyordu?"
"ağlıyordu!"
"evet, severdi seni."
"yerinde olsaydım ağlamazdım, o evi sadece ona kakalayabilmiştim."
"haha, piç"
"hey evlat ağır ol, az önce babamla görüştüm, özlemişler."

Bakir özlemelerine sevindiğini göstermek için kafasını çevirip, "vaay" dediğinde, moruğun suratı, kadının şaşkın bakışlarına dönüverdi. "pardon" dedi Bakir. Utandı.

"yerinde yine seksi bi hatun oturuyor."
"ölüm pornosu ha?" Bakir güldü.
"şanslısın, tepeden fener yakmış seni izleyen birileri yok."
"fener sahibinin gözlerindeki ateş burayı yeterince aydınlatıyor evlat, ölmemeye bak"
"ölüm bana göre değil, ama yine de bakarız."
"ben kaçıyorum, beni çağırıyorlar"

Bakir, bir durak sonra inecekti, son kez hatuna baktı ve tabi bacaklarına. hatun çekindi. fakat bacaklarına bakılmasından değil, suratına bakıp "vay" diyen insandan. hatunlar bacaklarına bakılmasından hoşlanırdı. buna inanırdı Bakir. bacaklar tapınalısıydı.

Bakir kulaklığını taktı. cennet durağında inmişti. merdivenlerden yukarı çıktı. üs geçitten sağa döndü, moruk için aldığı marlboro sigarası bitmişti. işportacı tütüncüden karşıladı ihtiyacını. sarmak için biraz ileride e-5i izlemek ve sigarasını sarmak için durdu.

"ışıkları özleyeceğim" dedi moruk, arabaların uzaklaşan kırmızı ışıklarından ve yaklaşan beyaz ışıklarından bahsediyordu. Bakir döndü, gülümsedi. yaktı az önce sardığı sigarasını. birlikte trafiği seyrettiler. yavaşça akan trafiği. sigarasından son nefesi almak için ağzına götürdüğünde
"bana bırak" dedi moruk. verdi. yaşlı herif son kez çekti nefesini sigaradan. sonra attı. birlikte yürüdüler üst geçitten.
sanki o geçit hiç bitmedi.

Ahmet YATĞIN - ahmetyatgin@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder