23 Temmuz 2012 Pazartesi

bir adımlık yürüyüş.

Rüzgar saçlarınızı rahatsız ediyor, bulutların gölgesi serilmiş sokaklara. Caddeler her zaman ki yavaşlığıyla akıyor. ve Arabaların stop lambalarına karışan kırmızı ışıklar gözlerinizi büyülemekte. Kahve dükkanlarından gelen o derin kahve kokusuyla kafein içinize işlerken; umursamaz tavrınızla adımlarınızın işbirliğini farkediyorsunuz. Her şey yolunda mı?



Kalabalık şehir, hiç çekilmiyor. Paltolarına sarılmış sarışın kadınların topuklu ayakkabılarından gelen seslerle birlikte arabaların kornaları kulaklarınızda. Taksilerin en yoğun olduğu caddelerden birisi burası. Sarı renkleriyle kırsaldaki papatyaları özletiyorlar. Yol kenarında bulunan yer altı sularına geçiş ızgaralarıysa; dikkatinizi çekmiyor. Karşıdan karşıya geçmek için yeşil adamı beklerken, yanınızdan geçen giden insana duyduğunuz hayranlık ertesinde kendinize gelip yeşil adamı beklemeye devam ediyorsunuz. Hala yeşil yanmadıysa ki bu gerçekten sinir bozucu bir durum, gözlerinizin emniyetinde adımlarınızı serbest bırakıyorsunuz. Ancak; gözlerinizin yeşilliği sizi aldatmasın, yine de dikkatli olun.

İnsanların yüzlerine dikkat ettiniz mi? Bir şeyler anlatıyor. Mesela karşıdan gelen adama bakın. Yetmişli yaşlarında, bastonuyla meydan okuyor sanki gençliğine. Kaşlarını, dünyanın adaletsizliğine çatmış. ve Dudakları yaşadıklarının mutsuzluğunu, keşke diyememenin üzüntüsünü anlatıyor. Çizgileriyse bir bitişin, pes edişin habercisi. Sarıldığı atkısıyla ben sizden çok biliyorum diyor. ve Biliyor musunuz? O haklı, bizden çok biliyor. Dershanesinden henüz çıkmış on yedisinde bir genç kızın telaşını, unutulmuş ama kısacık ara sokaktan caddeye çıktığında; yüzündeki geç kalmışlıktan anlayabilirsiniz. Eve gitmeli ve üniversitesini inşa etmeli. Sizce hangi bölüme gideceğini gözlerinin altındaki yorulmuşluktan anlayabilir miydiniz? Ellerindeki bir kaç test kitabının arasından görünen okuma kitabı sizi de rahatlatmıştır. O savcı olacak.

Şehrin karmaşası var üzerinizde. Ayakkabı boyacılarının geleceğiyse sizin omuzlarınızda sanki. ve Rüzgar saçlarınızı rahat bıraktığında; gözlerinizi kapatıyorsunuz. Bu arada, gözlerinizi kapatmak nasıl bir duygu? Anlatabilir misiniz? Ya mesela, kimi düşünüyorsunuz? Güvende hissediyor musunuz? Bir daha görememenin korkusu içinizi ısıtıyor mu? En sevdiğiniz şarkıyı, biri sizin için mırıldanıyor mu? Ölmek için müsait misiniz? Gözlerinizi kapattığınızda; korkuyor musunuz?

ve Rüzgar saçlarınızı rahat bıraktığında; gözlerinizi kapatıyorsunuz. Şehrin karmaşasını, adımlarını, kornalarını, ayak üstü sohbetlerini, sesini ve sessizliğinizi; görebiliyor musunuz? Pişmanlıklarınız ne durumda? Kaybettiklerinizin arasında kazandıklarınızın bir önemi var mı? ve Gözlerinizi sımsıkıya kapatmaya başladığınızda; duruyorsunuz. Şehrin o boğucu gürültüsünde kaybolan sessizliğinizi hatırladığınız zaman, korkuyla gözlerinizi açıyorsunuz...

"Merhaba, sayın ...? Sizinle yürümek güzeldi.. şey.. O zaman ben buradan yukarı çıkıyorum, görüşmek üzere.."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder